Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Eleacılık, Platon ve Aristotales temeline dayanan ortaçağ gerçekçiliği, bilimsel gerçekçilik anlayışına tümüyle ters bir anlam taşır ve nesnel gerçekliğin gerçek olmadığını, asıl gerçekliğin düşünce ürünleri olduğunu ileri sürer. Tümeller gerçektirler ve tümel nesneden öncedir. Tümeli gerçek saydıklarından ötürü gerçekçi adını alan düşünürlerin savları altında, Roma Katolik Kilisesi'nin evrensellik savı yatar. Hristiyanlık, başta Tanrı kavramı olmak üzere bütünüyle tümellere dayanır. Tümeller gerçek sayılmazsa Tanrı’nın da gerçek sayılmaması gerekir. Kırmızı bir addır ve ancak kırmızı bir çiçekte veya böcekte varlaşır, evrende bir özneye yüklenmeksizin kendi başına var olan bir kırmızı yoktur.
Varlık olgusal değil mantıksaldır; bu yüzden de varoluş gibi bilincin dolaysızca karşısında olan değil, tam tersine bizzat bilinç ,düşünce, zihin ya da us olgusal , bireysel ve öznel değil, tam tersine ,soyut, evrensel ve nesneldir. Gerçek, nesnel düşüncedir. Bu yüzden de gerçek , varoluşu bulunmayan bu mantıksal varlık, her şeyin kaynağıdır ve evrenin ancak onunla açıklanabileceği bir ilk ilke ya da son erektir.
Ortaçağ felsefesinde , önce , tümellerin bireylerden ayrı ve daha yüksek bir varoluşa sahip olduklarını öne süren radikal kavram realizmi egemen olmuştur. Patristik felsefesinin büyük düşünürü St.Augustinus , hem Platon’dan miras alınan radikal kavram realizmini savunmuş ve hem de bu görüş üzerinde görünüşte önem taşıyan birtakım değişiklikler yapmıştır . Buna göre ; tümeller , Platon’da olduğu gibi , tikellerden ayrı ve bağımsız bir biçimde varolan formlar olarak değil de , Tanrı’nın zihnindeki ideler olarak düşünülmüştür.
Bu realist görüşe , ilk olarak 11. yüzyılda Roscellinus tarafından karşı çıkılmıştır. Roscellinus , cins isimlerin yalnızca bireyleri gösterdiğini, tümellerin yalnızca dilsel ya da sözel bir statüsü olduğunu iddia etmiştir . Bu tümel görüşü ,felsefede nominalizm olarak bilinir. Nominalizmin en önemli avantajı varlık bakımından sağladığı tasarruftur. Bu görüş ayrı bir tümeller dünyasını varsaymanın gereksizliğini göstererek , filozofu yalnızca “şu” diye gösterdiğimiz bireylerin varoluşuna sevketmiştir. Bundan dolayı , nominalizm felsefe tarihinde popüler bir görüş olarak , etkisini hep korumuştur.
Bununla birlikte , Ortaçağda Roscellinus’un nominalizmine, yalnızca, dine ve teolojiye sağladığı destekten dolayı kavram realizmini benimseyen filozoflar tarafından değil , fakat “aynı sözcüğün , farklı şeyler için nasıl kullanılabildiği” sorusunu yanıtlama çabası içinde olan düşünürler tarafından da karşı çıkılmıştır. Sözü edilen soru, 12. yüzyılda, Champeaux’lu William ve Abelardus tarafından ele alınmıştır. Bu düşünürlerden , William tümeller konusunda , kavram realizminin savunuculuğunu yapmış ve aynı sözcüğün , bir bakımdan özdeş olan birçok farklı şey için kullanılabildiğini öne sürmüştür. Buna göre , bireyler çokluğuna yayılan bu karakter , gerçek bir tümeldir; aynı tümelden pay alan ve bundan dolayı aynı türün üyesi olan bireyler ise, birbirlerinin aynıdırlar.
Tarih: 2016-03-02 01:56:41 Kategori: Sözlük
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Ortaçağda Realizm Nedir
Varlık olgusal değil mantıksaldır; bu yüzden de varoluş gibi bilincin dolaysızca karşısında olan değil, tam tersine bizzat bilinç ,düşünce, zihin ya da us olgusal , bireysel ve öznel değil, tam tersine ,soyut, evrensel ve nesneldir. Gerçek, nesnel düşüncedir. Bu yüzden de gerçek , varoluşu bulunmayan bu mantıksal varlık, her şeyin kaynağıdır ve evrenin ancak onunla açıklanabileceği bir ilk ilke ya da son erektir.
Ortaçağ felsefesinde , önce , tümellerin bireylerden ayrı ve daha yüksek bir varoluşa sahip olduklarını öne süren radikal kavram realizmi egemen olmuştur. Patristik felsefesinin büyük düşünürü St.Augustinus , hem Platon’dan miras alınan radikal kavram realizmini savunmuş ve hem de bu görüş üzerinde görünüşte önem taşıyan birtakım değişiklikler yapmıştır . Buna göre ; tümeller , Platon’da olduğu gibi , tikellerden ayrı ve bağımsız bir biçimde varolan formlar olarak değil de , Tanrı’nın zihnindeki ideler olarak düşünülmüştür.
Bu realist görüşe , ilk olarak 11. yüzyılda Roscellinus tarafından karşı çıkılmıştır. Roscellinus , cins isimlerin yalnızca bireyleri gösterdiğini, tümellerin yalnızca dilsel ya da sözel bir statüsü olduğunu iddia etmiştir . Bu tümel görüşü ,felsefede nominalizm olarak bilinir. Nominalizmin en önemli avantajı varlık bakımından sağladığı tasarruftur. Bu görüş ayrı bir tümeller dünyasını varsaymanın gereksizliğini göstererek , filozofu yalnızca “şu” diye gösterdiğimiz bireylerin varoluşuna sevketmiştir. Bundan dolayı , nominalizm felsefe tarihinde popüler bir görüş olarak , etkisini hep korumuştur.
Bununla birlikte , Ortaçağda Roscellinus’un nominalizmine, yalnızca, dine ve teolojiye sağladığı destekten dolayı kavram realizmini benimseyen filozoflar tarafından değil , fakat “aynı sözcüğün , farklı şeyler için nasıl kullanılabildiği” sorusunu yanıtlama çabası içinde olan düşünürler tarafından da karşı çıkılmıştır. Sözü edilen soru, 12. yüzyılda, Champeaux’lu William ve Abelardus tarafından ele alınmıştır. Bu düşünürlerden , William tümeller konusunda , kavram realizminin savunuculuğunu yapmış ve aynı sözcüğün , bir bakımdan özdeş olan birçok farklı şey için kullanılabildiğini öne sürmüştür. Buna göre , bireyler çokluğuna yayılan bu karakter , gerçek bir tümeldir; aynı tümelden pay alan ve bundan dolayı aynı türün üyesi olan bireyler ise, birbirlerinin aynıdırlar.
Tarih: 2016-03-02 01:56:41 Kategori: Sözlük
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx